5 Aralık 2011 Pazartesi

Tulum Üstadı Remzi Bekar "Yaşayan İnsan Hazinesi" Listesine Alınsın


Remzi Bekar Tulumla Hemşin'de doğmuş, onunla yaşamış, yaşadığı her yere onu yanında ve yüreğinde taşımış.. Tulum Remzi Bekar'ı Remzi Bekar'da Tulum ve Kültürü'nü yaşamış, yaşatmış.. Pek çok ilkleri yaşayan ve yaşatan Remzi Bekar'ın Ulus'daki evinde misafiri oldum.. Türk misafirpeverliğini tulumuyla zenginleştirdi.. Hemşinden başlayan sohbetimiz 4 saat sürdü eşinin çay kahve ve pasta ikramlarıyla... Remzi Bekar Tulum ve Hemşin kültürü konusunda çocukluğundan kalma heyecanını halen koruyor, öğreniyor öğretiyor...

Remzi Bekar "TULUM OLMASAYDI HEMŞİN OLMAZDI, HEMŞİN OLMASAYDI TULUM OLMAZDI, BEN DE OLMAZDIM.." diyor.
1937 yılında Hemşin’de doğdu…
Nida Tüfekçi’nin ‘Tulumu temiz çalan’ sanatçı diye tanımladığı Remzi Bekar 63 yıldır Tulum çalıyor..
Gurbete Erzurum’da fırıncılık ve garsonluk yaparak başladı..
Divan Otel’de garsonluk ve şef garson oldu, İngilizce öğrendi..
Askerliğiniz Ankara Orduevi’nde Tulumuyla birlikte yaptı..
TRT Ankara Radyosu ve İstanbul Radyosu’nda Tulum çaldı.
Kültür ve Turizm Bakanlığı’ bünyesindeki pek çok çalışmada görev aldı…
Televizyonda ilk Tulum çaldı, ilk kez Tulum plağını yapan ve 8 kez tekrarladı ve 6 adet Tulum kaseti yaptı, sazlarla ilk kez Tulum çaldı...
Remzi Bekar Tulum, Hemşin ve Karadeniz kültürünü anlattığı “Hemşin Kültürü” kitabını hazırlıyor…
Tulumla yaşayan ve bu kültürü yaşatan Remzi Bekar’ın sesi hep yükselsin, uzaklara gitsin her yeri kaplasın isteriz...


Kasım 2011 Ulus/İstanbul
Yakup Aksoy/Kemençe Öğrencisi

4 Kasım 2011 Cuma

Karadenizli Kemençe ve Tulum Üstatlarının "UNESCO-Yaşayan İnsan Hazineleri" Listesine Alınması Konusunda Katkı ve İlgileri İçin Sayın Genel Müdür Mahmut EVKURAN'a Teşekkür Ederiz.

Karadenizli Kemençe ve tulum üstatlarının T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı Araştırma ve Eğitim Genel Müdürlüğü tarafından belirlenen "UNESCO-Yaşayan İnsan Hazineleri" listesine alınması konusunda başlattığımız etkinliğin ilk ayağı Bakanlık'tan Sayın Genel Müdür Mahmut EVKURAN'dan izleyeceğimiz yol hakkında bilgiler geldi.. Bundan sonrası adın adım hep birlikte konuyu gündeme taşımak olacak...  Sayın Genel Müdür Mahmut EVKURAN'a konumuza gösterdiği ilgi yapacağı katkılar için teşekkür ederiz...


Karadeniz'in Yaşayan İnsan Hazineleri: Giresun Görele’li Kemençe Üstadı Katip ŞADİ, Trabzon Sürmene’den Kemençe Ustası Hasan SANCAK ve Rize Çamlıhemşin’li Tulum Üstadı Remzi BEKAR’ın hak ettikleri itibarın bir kısmını almalarını sağlamamız mümkün olacaktır..kısmetse.. 

Yakup AKSOY
4 Kasım 2011 Beykoz/İSTANBUL

29 Temmuz 2011 Cuma

Kemençe Üstadı KATİP ŞADİ, Tulum Üstadı REMZİ BEKAR ve Kemençe Ustası HASAN SANCAK Unesco'nun "Yaşayan İnsan Hazinesi" Listesi'ne Alınsın

Birleşmiş Milletler (BM) Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütünün (UNESCO) somut olmayan kültür mirası çalışmaları kapsamında, Kültür ve Turizm Bakanlığı Araştırma ve Eğitim Genel Müdürlüğünce belirlenen Türkiye'nin ''Yaşayan İnsan Hazineleri'' listesinde yer alan isimlere ödülleri verildi.
Ödüle değer bulunan 9 isimden hortlatma kaval, dilli-dilsiz kaval alanında Yaşar Güç, dokumacılık ve doğal boyamacılık alanında Emine Karadayı, aşıklık-zakirlik alanında Veli Aykut, bağlama yapımcısı Bekir Tekeli, çini sanatçısı Mehmet Gürsoy, ebru sanatçısı Fuat Başar, tezhip sanatçısı Uğur Derman, hüsn-ü hat sanatçısı Hasan Çelebi ve abdallık geleneği-halk ozanlığı alanında Neşet Ertaş ödül aldı. Hayri dev ise çam düdüğü ve bağlama ile bu listeye girmeyi başardı..

Karadeniz'deki kültür birikimini üzerinde taşıyan bölgenin simgesi enstruman ve icra zenginliklerini sergileyen sanatçılarımızın bu "Yaşayan İnsan Hazinesi" listesine girmesini önemli görüyoruz.. Kemençe Üstadı Katip Şadi, Tulum Üstadı Remzi Bekar ve  Kemençe Ustası Hasan Sancak Karadeniz ve Anadolu kültürel mozayiğinin çok önemli yapı taşları.. Bu sanatçılara yaşarken değer verelim.. Bu kültürü yaşatalım..

Katip Şadi Karadeniz Kültürünü yaşayan ve yaşatan çok önemli bir Kemençe Üstadı.. Bu değerli müzik adamının yaşarken farkına varalım... UNESCO otantik sanat ve müzik adamlarına verdiği "Yaşayan İnsan Hazinesi" sıfatını çoktan hak etmiş Katip Şadi.. Bu aktivitenin olabilmesi için başta Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay ve ilgili birimler gerekli çalışmayı yapmalı.. Bununla birlikte Karedeniz'in görsel, yazılı ve sosyal medyası gündem oluşturup, dikkat çekip KATİP ŞADİ'nin UNESCO-YAŞAYAN İNSAN HAZİNESİ listesine alınmasını sağlamalıdır

1937’de Rize Hemşin’de doğan Remzi BEKAR, pastacılık ve garsonluk yaparken de, Tulum çalarken en iyisi olmak istemiş… Nida Tüfekçi’nin ‘Tulumu temiz çalan’ sanatçı diye tanımladığı BEKAR, 1974’den sonra kendini Tulum üzerine araştırmalara vermiş… Remzi Bekar Tulum ile birlikte Hemşin ve Karadeniz kültürü konusunda hem o bölgenin dünü ve bu gününü yaşamış hemde yaşatmıştır... Bir çoğrafyanın kültürel değerlerini taşıyan iki önemli unsur Remzi Bekar ve Tulum... Bu kültürün yaşatılması için Tulum Üstadı REMZİ BEKAR UNESCO'NUN "YAŞAYAN İNSAN HAZİNESİ" listesine alınmalı.. Kültür ve Turizm Bakanlığı ve UNESCO'nun bu konuda dikkatini çekmek ve gerekli faaliyeti başlatmak için bu konuyu gündeme alıyoruz.

Hasan Sancak Sürmene'de doğup yaşadığı Karadeniz'in en önemli simge enstrumanını sevmiş, yapmış ve bu kültüre önemli katkı sağlayan bir sanatkar.. İlk okul dörtünçü sınıftayken ilk kemençesini yapmış ve 65 yaşına gelinceye kadar toplam 20 bin Kemençe yapıp satan kültür ve sanat adamı.. Bu gün bile Hasan Sancak ilk günki gibi heyecanla ve hergün yeni birşeyler öğrenerek, öğreterek sanatını icra ediyor... Hasan Sancak ömrünün her anında olduğu gibi yine Kemençeyle Karadeniz Kültürü'nü yaşatmak için sevdalı bir çalışma yapıyor..

Temmuz 2011

Tulum Üstadı REMZİ BEKAR UNESCO'NUN "YAŞAYAN İNSAN HAZİNESİ" Listesine Alınsın..


1937’de Rize Hemşin’de doğan Remzi BEKAR, pastacılık ve garsonluk yaparken de, Tulum çalarken en iyisi olmak istemiş… Nida Tüfekçi’nin ‘Tulumu temiz çalan’ sanatçı diye tanımladığı BEKAR, 1974’den sonra kendini Tulum üzerine araştırmalara vermiş… Remzi Bekar Tulum ile birlikte Hemşin ve Karadeniz kültürü konusunda hem o bölgenin dünü ve bu gününü yaşamış hemde yaşatmıştır... Bir çoğrafyanın kültürel değerlerini taşıyan iki önemli unsur Remzi Bekar ve Tulum... Bu kültürün yaşatılması için Tulum Üstadı REMZİ BEKAR UNESCO'NUN "YAŞAYAN İNSAN HAZİNESİ" listesine alınmalı.. Kültür ve Turizm Bakanlığı ve UNESCO'nun bu konuda dikkatini çekmek ve gerekli faaliyeti başlatmak için bu konuyu gündeme alıyoruz...

Hemşinli, ya Pastacı ya Fırıncı
“Hemşinliyim. Fakir bir ailede doğdum. Babam çarık dikerdi, öyle geçinirdik. Okuma yazmayı ağabeylerimden öğrendim. Köyden gelen mektupları ben okurdum. Yazılan mektupları da aynı şekilde ben okurdum. Hemşin’de okuyan okur, okuyamayan gurbete çıkar. Halen daha öyledir. Gurbette de pastacı, fırıncı olunur. Tulum çalmaya 1948’de başladım. 1946’da Çayeli’nden köyümüze gelin geldi. O düğünde ilk kez Tulumu gördüm. Anneme ne olduğunu sordum o da bana, ‘Oğlum buna Tulum derler’ dedi. O gün Tuluma vuruldum işte. İki sene sonra da Tulumu elime aldım ama çalamadım, korktum…Neden?

Ağaların bol olduğu bir köyde büyüdüm. Ağa dediğin zaman, Doğu’daki ağalar akla gelmesin. Dönemin ağaları eşkıyadır. Döverlerdi, yıkıp yakarlar ve dediklerini yaptırırlardı. Ancak mal-mülke dokunmazlardı. Ve Tulum çalanlara da karşıydılar. Önce babam karşıydı. Hatta bana, ‘Burası hacı evidir. Çalarsan seni eve koymam’ dedi. Ancak içimde Tulumu çalmam için öyle bir kıpırtı vardı ki.. Babamın karşı olmasının bir başka nedeni de, köyün ağalarının Tulum çalan iki delikanlıyı öldürmeleri.. Beş kardeştik, en büyük ağabeyim aksiydi ve babam beni ona şikayet etti ve dedi ki, “Remzi Tulum çalmaya başladı. Durduramıyorum onu’ dedi. Ağabeyim, sert sert baktı bana ve dedi ki, ‘Babam doğru mu söylüyor?’ diye sordu. Ben de ağlayarak onayladım… Sadece annem savunuyor beni… Ancak ağabeyim, bir gün sonra, ‘Sen bu Tulumu adam gibi çalacak mısın, yoksa biraz çalıp bırakacak mısın… Yalandan çalan Tulumcular var bir de adam gibi çalanlar var. Sen adam gibi çalacak mısın’ diye sordu?

Haci Evinde Tulumun Ne İşi Var?

Ben ağlayarak ‘Adam gibi çalacağım abi’ diyorum. Yaşım, 11-12… Babamı da o ikna etti. Ve aynen şöyle söyledi:

‘Baba, Remzi Tulum çalacak’ Ama babam, ağabeyime;

‘Oğul etma, burasi haci evidur, hem düşmanlar da var’ diye çıkıştı. Ağabeyim bunun üzerine, ‘Baba beni seviyorsan Remzi’ye mani olma.Hem ona kimse de mani olamaz’ diyerek tartışmayı bitirdi.

Remzi BEKAR, ağabeyinden aldığı destekle de artık Tulumcu Remzi olacaktır… Ancak Tulumu yoktur. Ağabeyi ona ilk Tulumunu yaptırır ama bu kez de Remzi Tulumu şişiremez. 1948 ile 54 arası köyde Tulum çalar. Ancak Tulum çalmak para kazandıran bir iş olmadığı için her Hemşinli gibi Remzi’ye de gurbet yolu gözükür. Erzurum’a Hemşinli bir pastanecinin yanına gider. Orada garsonluk yapar bir sene boyunca ve yine Hemşin’e döner. Hayali İstanbul’da garsonluk yapmaktır. İstanbul yollarına düşer. Divan Oteli’nde çalışmaya başlar. Hatta orada İngilizce öğrenir, şefliğe kadar yükselir. Askerlik vakti saati gelince askere alınır. Vatan borcu onun hayatının da dönüm noktası olacaktır. Ankara Orduevi’ne düşer.. Tek başına değil, Tulumuyla düşer… Zaten genç Remzi nereye giderse, Tulumunu da yanında getirir. Bundan sonrasını o anlatıyor:


Askerlik Dönüm Noktası

“Askerde Ankara Orduevi’ne düştüm. Tulumum, hem İstanbul’da otelde hem de Ankara’da askerde yanımda… Orduevi’nde bir gün radyo dinlerken Muzaffer Sarısözen’in anonsuyla irkildim:

“Sevgili dinleyiciler, şimdi de mikrofonlarınızda Tulumuyla Pazarlı Mustafa Garip, Abdi horonunu çalıyor” dedi, Garipoğlu Abdi horonunu çalmaya başladı. Ondan sonra içimde ‘Acaba ben radyoda Tulum çalabilir miyim’ diye düşünmeye başladım. Bir çalabilsem, bir çalabilsem diye diye askerliğe devam ediyorum. Orduevi’nde garsonluk yapıyorum, TRT Radyosu sanatçıları da Orduevi’ne gelip gidiyor. Bir gün ben, Ankara Radyosu’nda Yurttan Sesleri yöneten Ali Can beye gittim ve ‘Hemşinliyim, Yurttan Sesler’de Tulum çalmak istiyorum’ dedim. Büyük cesaret ama o kadar çok Tulum çalma hevesim var ki… Nida Tüfekçi, Osman Özdenkçi Ali Can, Mustafa Geceyatmaz’ın hazır olduğu bir ekip, bir süre sonra beni teste aldı. Büyük ustaların çalışımı fena bulmadılar ama bana ‘Ani başlayıp ani bitireceksin’ dediler. Ani başlıyorum ama bir türlü ani bitiremiyorum. Yurttan Sesler Korosu’nda çalmaya başladım ve bana Garipoğlu gibi çalmaya başladığımı ifade ettiler. İlk askerde başladım ve o zamandan bu zamana kadar TRT’de ve Radyoda Tulum çalıyorum… Yani, 1964’den bu yana…”

Kırk senedir TRT’de ünlü ünsüz tüm sanatçılara Tulumuyla eşlik eden Remzi BEKAR, kurumda bir türlü kadroya geçememiş. Kırk senedir, tabir caizse parça başı, işini yapıyor, parasını alıp çıkıyor:

“Hiçbir dönemde bu kurumda Tulum kadrosu olmadı maalesef… Daha doğrusu Tulumun yeri olmadı. Ben ne yaptıysam o işte… Hemşin’de benden önce, beni cebinden çıkaracak pek çok Tulum sanatçısı çıkmıştır. Ancak ben, Tulumu şehre getirdim. Ve şehirde Tulumu kabul ettirdim. Önce Ankara Radyosu’nda, ardından İstanbul Radyosu ve TRT’de…Televizyonda ilk Tulum çalan, ilk Tulum plağı ve kaseti yapan, sazlarla ilk çalan da benim. Ancak, senelerdir Tulum çaldığım kuruma kadroyu maalesef getiremedik. Yani, 1964’den bu yana TRT’de Tulum çalarım ama kadrosuz.”

6 Kaset, 8 Plak

Remzi BEKAR, askerden sonra İstanbul’a gelir, İstanbul Radyosu’na…Radyoda elinde sertifika ve doldurduğu bir bantla gelir. Kabul edilir ama bir yandan da çalışmalıdır. Divan Oteli’nde tekrar çalışmaya başlar. Otelde çalışırken Tulum üzerine derin düşüncelere daldım. Onu araştırmak, daha yakından tanımak istedim…Köydeyken bir İngiliz Laurence Picken gelmiş ve benimle söyleşi yapmıştı. Daha sonra Mr.Picken benim adresimi bulup, bana mektup yazdı. Ve Tulumla ilgili benden yeni bilgiler istedi. O da ‘Folk Musical Instruments Of Turkey’ adlı bir kitap yazdı. Ben de ona yeni bilgiler vermek için Tulum araştırmaları yaptım. Zaten onun kitabında da benden çokça bahseder.”

Remzi BEKAR, 1937’de doğdu. Yani, 70 yaşını devirdi diyebiliriz. 59 senedir, Tulum çalıyor, kayde yapıyor. Bugüne kadar, 6 plak, 8 Tulum kaseti çıkardı. Cemile Cevher’den İbrahim Can’a pek çok Karadenizli sanatçıya Tulum çaldı. Son kaseti, ‘Yine Şahlandı Tulum’u üç sene önce çıkardı. Tulumla sanatçıya ilk eşlik eden o. Mustafa Topaloğlu’na, ‘Al aşağa Vur kizi’ türküsüyle eşlik etti ve bu alanda bir ilkin de sahibi… Tulumu, solo olarak radyoda ilk çalan Garipoğlu, bağlamayla ve diğer sazlarla çalan ise yine Remzi BEKAR… Ona göre, Hemşin olmasaydı Tulum olmazdı, Tulum olmasaydı Hemşin olmazdı..

Temmuz 2011

20 Bin Kemençe Yapan Sürmene'li HASAN SANCAK UNESCO'nun "YAŞAYAN İNSAN HAZİNESİ" Listesine Alınsın..

Hasan Sancak Sürmene'de doğup yaşadığı Karadeniz'in en önemli simge enstrumanını sevmiş, yapmış ve bu kültüre önemli katkı sağlayan bir sanatkar.. 1945 yılında Sürmene'de doğan Hasan Sancak evli ve 3 kız 2 erkek olmak üzere  5 çocuk sahibidir. İlk okul dörtünçü sınıftayken ilk kemençesini yapmış 65 yaşına gelinceye kadar toplam 20 bin Kemençe yapıp satan kültür ve sanat adamı.. Bu gün bile Hasan Sancak ilk günki gibi heyecanla ve hergün yeni birşeyler öğrenerek, öğreterek sanatını icra ediyor... Hasan sancak ömrünün her anında olduğu gibi yine Kemençeyle Karadeniz Kültürü'nü yaşatmak için sevdalı bir çalışma yapıyor..

Kemençeye sevdalı olduğunu belirten Hasan Sancak, Sürmene'de Belediye'nin hazırladığı "Kemençe Yapım Kursu"nda öğretmenlik yaptı. Kendisine bir şey olsa bile artık gözünün arkada kalmayacağını ifade ederek mutluluğunu dile getiren Hasan Sancak, "Bu kurs Trabzon genelinde ilk kez açılıyor. Üç aylık periyotlar şeklinde devam edecek. Üç ayda ancak kursiyerlerimizin el becerilerini geliştirebiliriz. Yoksa bu zaman diliminde kemençe yapmayı öğrenmek neredeyse imkânsız." diye konuştu.
Kendisinin bile halâ yeni şeyler öğrendiğinin altını çizen Hasan Sancak, "Tabi ki onlardan bir anda usta olmalarını bekleyemeyiz, ancak bu kursa isteyerek geldiklerinden işlerinin daha kolay olacağını düşünüyorum." şeklinde konuşuyor..
Karadeniz ve Karadenizli'nin birlikte ve tek tek eğlenip, dinlenip, oynayıp çoştuğu bu "kültür, spor ve eğlençeyi bünyesinde taşıyan Kemençe'nin ustası Hasan Sancak Unesco'nun "Yaşayan İnsan Hazinesi" listesine alınmalıdır ki hem bu çalışma ve sabat, istikrar ödüllendirilsin hem de bu enstrumnla birlikte kültür yaşayabilsin..
Temmuz 2011

5 Mayıs 2011 Perşembe

Kemence Üstadı KATİP ŞADİ, UNESCO'nun "YAŞAYAN İNSAN HAZİNESİ"ne Aday Gösterilmeli

Katip Şadi Karadeniz Kültürünü yaşayan ve yaşatan çok önemli bir Kemençe Üstadı.. Bu değerli müzik adamının yaşarken farkına varalım... UNESCO otantik sanat ve müzik adamlarına verdiği "Yaşayan İnsan Hazinesi" sıfatını çoktan hak etmiş Katip Şadi.. Bu aktivitenin olabilmesi için başta Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay ve ilgili birimler gerekli çalışmayı yapmalı.. Bununla birlikte Karedeniz'in görsel, yazılı ve sosyal medyası gündem oluşturup, dikkat çekip KATİP ŞADİ'nin UNESCO-YAŞAYAN İNSAN HAZİNESİ listesine alınmasını sağlamalıdır..


Bilmeyenler İçin Katip Şadi Kimdir: 
KATİP ŞADİ (doğum 1932) , Giresun Görele ilçesinde doğmuş günümüzde yaşayan Karadeniz kemençesi üstadlarından biridir.

Yine Göreleli kemençe üstadı Kemal İpşir'in talebesidir. Görele tarzı Karadeniz kemençesinin günümüzdeki isimlerinden birisidir.

Çok sayıda kaset,CD ve plağı bulunmaktadır. En son "Her zaman gelmezsin" ve "Almanya'dan geliyor" isimli albümlerini piyasaya sürmüştür...

Katip Şadi Görele'nin ilce, sahilinden yaylalarına kadar her yerde yaşamış, kemençe çalmış türkü yapmış horon kurmuş o bölge ve Karadeniz İnsanının sesi, sazı sözü olmuştur..

Katip Şadi yaşadığı bölge dışında da sanatını icra etmiş özellikle İstanbul'da uzun yıllar yaşamış ve her Karadenizli gibi gurbette; gurbetli Karadeniz'lilerle birlikte yaşamıştır..

Katip Şadi TRT'nin çektiği bir belgeselde:" Görele'den yaylaya yola çıkartık hep birlikte.. 8 saatlik yolda hem çalar, hem söyler hemde oynardık... Sonra yaylaya varınca bir ara verip dört-beş saat daha çalar oynardık.." Böylesi zor coğrafi şartlarda oynayarak, söyleyerek, eğlenerek çalışan, yaşayan bir kültürün temsilcisi Katip Şadi.. Bu kültür ve onu taşıyandan daha önemli bir HAZİNE varmıdır acaba?..

                                          
Birleşmiş Milletler (BM) Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütünün (UNESCO) somut olmayan kültür mirası çalışmaları kapsamında, Kültür ve Turizm Bakanlığı Araştırma ve Eğitim Genel Müdürlüğünce belirlenen Türkiye'nin 2009 yılı ''Yaşayan İnsan Hazineleri'' listesinde yer alan isimlere ödülleri verildi.

Törende, ödüle değer bulunan 9 isimden hortlatma kaval, dilli-dilsiz kaval alanında Yaşar Güç, dokumacılık ve doğal boyamacılık alanında Emine Karadayı, aşıklık-zakirlik alanında Veli Aykut, bağlama yapımcısı Bekir Tekeli, çini sanatçısı Mehmet Gürsoy, ebru sanatçısı Fuat Başar, tezhip sanatçısı Uğur Derman, hüsn-ü hat sanatçısı Hasan Çelebi ve abdallık geleneği-halk ozanlığı alanında Neşet Ertaş ödül aldı.


Denizli'de Köy Çobanı Olarak Bilinen HAYRİ DEV UNESCO'nun "Yaşayan İnsan Hazinesi" Listesine Alındı.

Türkiye'den seçilen 7 kişi içerisinde yer alan Hayri Dev 2008 yılında "Yaşayan İnsan Hazinesi" olarak değerlendirilmişti.Denizli'de geleneksel kültürün önemli kollarından biri olan "Çam Düdüğü" alanında yurt içinde ve yurt dışında yaptığı çalışmalardan dolayı Hayri Dev'e Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay tarafından imzalanan "Teşekkür Belgesi" verildi.

Devamlı CİNSEL GÜÇ ARTIRAN HAPI reklamı yapan "RADYO KARADENİZ"in ismi "RADYO MAVİ BONCUK" olsun..

Karadeniz kültür müzik ve sosyal yaşamını yaşatmak ve paylaşmakla öğünen Radyo Ka (Radyo Karadeniz 93.3) son aylarda bitip tükenmeyen MAVİ BONCUK cinsel güç artırıcı reklamı yapıyor.. Radyo dinleyicisi olan 7 den 70 e çocukdan nineye Kardenizliler bir tulum-kemençe gaydesi dinlemek için radyo açtığında "-Mavi boncuk hapını yut, gecelerin hareketli olsun, 69 TL'ye bir kutu al bir kutuda arkadaşına hediye olsun.. Hepiniz Mavi Boncuk haplarını yeyin yutun geceleriniz hareketli olsun" reklamı ile karşılaşıyor..

Radyo Ka Karadeniz kültür ve ahlakı ile hiç uyuşmayan hatta bu kültürü zedeleyen yayından vazgeçmelidir.. eğer cinsel güç artırıcı haplarla para kazanmak istiyorsa Radyo Ka kemençe ve tulumdan vazgeçmelidir.. Ve ismini "RADYO MAVİ BONCUK " olarak değiştirip kendi yolundan gitmelidir..

Kardenizli'nim cinsel güç artırmak için Mavi Boncuk'a ihtiyacı yoktur.. Enerjisi yüksek Ligarba, hamsi, lahana MAVİ BONCUK ve benzeri haplardan daha güçlü ve etkilidir.. 
Karadeniz'linin ihtiyaç duyduğu enerji günlük hayatta kullandığı lahana, hamsi, muhlama, haşlma, ligarba, karayemişte vardır.. Herhalde Radyo Ka'nın patronları Karadeniz'den ve Karadeniz'li olamaktan kopmuş bu ürün ve kültürü yitimişler zayıf düşmüşler ki MAVİ BONCUK ve benzeri haplara ihtiyac duyuyor, kullanıyor, başkalarına da tavsiye ediyorlar..

Şu sıralar Radyo Karadeniz dinleyen pekçok yakın ve dostumun duygularını bu yazı ile dile getirerek MAVİ BONCUK tüccarlarının tercihlerini yapmalarını umuyoruz.. Ya Karadeniz ve onun erdemli gücü ve kültürü,, ya da Mavi Boncuk'un yapay gücü.. Karar verin artık.. Daha fazla zarar vermeyin bize ve kültürümüze..