16 Mayıs 2012 Çarşamba

“2012 ULUSLARARASI ITRI YILI”nda Yakup Aksoy Kemençesiyle Salât-ı Ümmiye Yorumu



Yakup Aksoy - Mantı Keyfi Kurucu Ortak-Kemençe Öğrencisi
Klasik Türk Sanat Müziği ve 17. yüzyıl büyük Türk bestekârı için UNESCO “2012 Uluslararası Itrı Yılı” ilan etti. Itrı’nın besteleri söz, makam, nota, usulü ile her gün milyonlarca Müslüman tarafından ezbere ve doğru olarak söyleniyor. Bir milyar yedi yüz milyon Müslüman ibadet ederken bayramlarda toplum hayatında Itrı’nın besteleri, ilahilerini söylüyorlar…

Itrı ve Hafız Post'ın 1000 tane eserini muhafaza eden el yazması divan Murat Bardakçı tarafından satın alınarak muhafaza ediliyor. Günümüze kadar sadece 40 tane eseri gelebilen Itrı'nın diğer eserlerinin de sanatseverlerle buluşmasını diliyoruz.

Üç yüz yıldır söylenerek nesilden nesile aktarılan bu eserler daha yüz yıllar boyunca hep sürecek.. İşte Itrı’nı sanatı, kişiliği ve konunun önemine dikkat çekmek için O’nun en çok bilinen en çok söylenen Salât-ı Ümmiye ilahisini Karadeniz Kemençesiyle (youtube videom ile) yorumluyorum... Bu çalışmada bana yardım ve desteğini esirgemeyen dostum Udi Erol Aydoğan'a teşekkür ederim.

ITRI'NIN HAYATI VE ESERLERİ MARKA, ÜRÜN GİRİŞİMCİLİK, PAZARLAMA ACISINDAN İNCELENMELİ TİCARET, HİZMET, VE SANAT ALANINDA KALICI YENİ MARKA VE ÜRÜN YARATMADA ÖRNEK ALINMALI
Tabii sanat ve kültür denince bu durum genelde günlük hayat, ticaret, iş kurma, iş bulma eylemlerinden ayrı tutuluyor... "Üretmek ve paylaşmak" söz konusu olduğu zaman sanatçı ve sanat eserlerine birde bu gözle bakılmalıdır. Itrı gibi sanat ve kültür insanlarının beste, şiir  ve ürettikleri incelendiğinde ürün ve marka oluşturma ve bu değerleri yüz yıllarca insanlarla paylaşım kültür  sanat zenginliği ve derinliğini ve kaynağını görürsünüz...

Onun için dünyada "Girişimcilik ve İnovasyon" etkinliklerinin yapıldığı günümüzde Itrı'nın hayatı ve eserleri birde bu pencereden değerlendirilmelidir. Bu konuyu hakkıyla inceler ve uygularsak sadece sanat değil, hizmet, sanayi ve ticaret alanında Itrı gibi güclü markalar "Neva Kar ve Salât-ı Ümmiye" gibi ürünler kazanabiliriz.

ITRI’NIN YAPTIĞI İŞ VE MESLEKLER (1640-1712): HATTAT, ŞAİR, BESTECİ, MEVLEVİ, ÇİÇEKÇİ-MEYVECİ, NEYZENBAŞILIK, MÜZİK ÖĞRETMENLİĞİ, ESİRCİLER KETHÜDALIĞIDIR
Sultan IV. Mehmed zamanında, İstanbul Galata Mevlevîhanesine Derviş Çelebi, şeyh olarak tayin edilir. Geleneklere uyularak şeyhin posta oturacağı gün, mukabele denen büyük bir ayin düzenlenir. Ayinden önce, dergâh şeyhini tebrik için gelenler, değerli hediyeler de getirirler. Ayinin yapılacağı “Semâhane” bu hediyelerle dolup taşar. Ayin başlamak üzeredir, derken kapıdan soluk soluğa, saz gibi sararmış, boynu büyük, fakir genç bir derviş girer. Herkesin gözü bu dervişe takılır. Kim olduğu merak edilir. Derviş, ince bir tevazu ve edeple, şeyhin elini öper, sonra da koynundan bir ney çıkararak:

- Bu neyden başka dünyalığım yok. Bu niyâzımı bir hediye olarak kabul buyurunuz efendim. der ve şeyhe uzatır. Şeyh, neyi alır, öper, dervişe sorar :
- Adın nedir senin?
- Derviş Mustafa kulunuzum. Itrî de derler.
-Bu ney senin mi?
- Eyvallah!
- Üfler misin?
- Eyvallah...!

Itrî ney'ini üflemeğe başlar. Birdenbire sesler susar, tüm davetliler kulak kesilir neye... Bu bir ses, bir nefes değil, yürekten dökülen âşk nağmeleri... Itrî üfledikçe coşar, coşturur, ney inledikçe hıçkırıklar artar, gönüller düğüm düğüm çözülür, koca salonda çıt çıkmaz. Neden sonra Itrî'nin artık nefesi tükenmiştir. Başı şeyhin dizlerine düşer. Şeyh, onu alnından öperek, ayağa kaldırır.

-Biz postun bahtında, sen dostun gönül tahtında oturuyorsun. Tanrı âşk derdini arttırsın. Aferin Itrî... diye iltifatlar eder. Itrî, o günden sonra, bir süre dergâhın neyzenbaşısı olarak, Naat-ı Mevlâna'yı burada besteler.

BUHURİZADE MUSTAFA (ITRI) EFENDİ BEŞ TANE PADİŞAH'A SARAYDA HİZMET VERMİŞTİR
Devlet adamlarına yakınlığı nedeniyle bir dönem esirciler kethüdalığı yapmıştır. . Bazı kaynaklar, onun bu dileğini, İstanbul'a getirilen esirlerin ülkelerinin müziği üstüne bilgi edinmek, içlerinden müziğe yeteneği olanları da yetiştirmek istemesine bağlarlar. Itrı sarayda musıki dersleri vermiştir.

Devrin padişahı Sultan IV. Mehmed, Kırım Hanı Gazi Selim Giray, Itrî'yi takdir eden, onu sarayına alan devlet büyükleri arasında gelir.

ITRI’NIN DİNİ ESERLERİ VE KLASİK TÜRK MÜZİĞİ BESTELERİ
Dinî eserleri arasında Bayram Tekbiri gerçek bir şaheser olarak, Türkiye sınırlarından taşmış, İslâm memleketlerinde de okunmuştur. Her mevlevî ayininin başında okunan rast makamındaki Naat-ı Mevlâna ise ölümsüz eserlerinden biri olmuş, üç yüz yıldan beri okuna gelmiştir. Itrı'nın Nevâ-Kâr'ı Klasik Türk sanat Müziği'nin temel taşlarındandır.

Itrı zamanının en iyi müzik ustaları ile çalışmıştır. Bu ustaların başında, büyük bestekâr, Tanburî Hafız Post, Nasrullah Vakıf Halhali, Kasımpaşalı Koca Osman Efendi, Derviş Ömer Efendi gibi, 17. yüzyıl bestecileri vardır.

Dindışı eserleri arasında çeşitli besteleri fasıllarda baş tacı edilmiş, Türk müziğinin çiçekli bahçesi olarak tanımlanmıştır. Güftesi Nef-î'nin olan:

Tûtî-i Mû'cize-gûyem, ne desem lâf değil...” adlı segâh yürük semâîsi, yine güftesi Nâbi'nin olan:
“Gel ey nesîm-i sabâ, hatt-ı yardan ne haber...” adlı İsfahan zencîr bestesi ve daha otuzdan fazla bestesi ile Itrî, sözde ve sazda, Klâsik Türk Müziği’nin zirvesine çıkmış, adını anıtlaştırmıştır.

Itri'nin küçük formda (şarkı, türkü, köçekçe vs.) hiçbir eseri günümüze kadar gelememiştir. Eserlerin tümü büyük formlardadır. Dini musikinin de çok önemli eserleri yine Itri'ye aittir. Bunlar arasında Segah Bayram Tekbiri, Segah Salat-ı Ümmiye, Cuma Salatı, Dilkeş-haveran Gece Salası, Rast Mevlevi Naatı bütün İslam Dünyasında meşhurdur. Mevlâna misali âşık olan, âşkla dolan büyük müzisyen Itrî, yarattığı şaheserlerle, daha çok kitaplarda değil, Türk Milletinin gönlünde ve dilinde yaşamıştır.

ITRI'NIN HATTATLIĞI
Türk güzel sanatlarının hemen hemen hepsinde hüner sahibi olan Itrî, Taliyk türü yazıda usta bir hattattı. Yazı derslerini, aynı zamanda iyi bir Divan şairi olan, Siyahî Ahmed Efendi'den meşk etti. Bu konuda Hafız Post Mecmuası'na yazmış olduğu yazılardan fikir edinilebiliyor. Başka bir yazı örneği günümüze gelmemiş­tir. Mustakîm-zâde yazı sanatımızda "Hattat-ı Fahir" olduğunu söyler.

MEYVE VE ÇİÇEKÇİLİK İŞİ YAPAN ITRI’NIN MEZARI YENİ KAPI MEVLEVİHANESİ YAKININDADIR
Itrî müzikten başka bahçe ve meyveye de meraklı idi. Tabiatı seviyordu. Bahçesinde o zamana kadar görülmemiş çiçekler ve meyveler yetiştiriyor, yeni cinslerde yeni renkler, yeni lezzetler ve yeni rayihalar vücuda getirmek istiyordu. İstanbul’un ünlü “Mustabey Armudu”nu ilk defa Itrî yetiştirdi.

Itrî'nin doğum tarihi kesin olarak bilinemiyorsa da (1630 ile 1640 arası), ölüm tarihi kesindir. Yetmiş yaşına doğru, 1712 yılı Ocak ayında İstanbul'da ölmüş, Yeni Kapı Mevlevihanesi dışına gömülmüştür.. Ancak mezar taşı kaybolduğundan, yeri konusunda bugün bir bilgi bulunmamaktadır.

ITRI’NIN 1 000 TANE ESERİNİN BULUNDUĞU DİVANI MURAT BARDAKÇI’NIN ARŞİVİNDE BEKLİYOR
Itrı ve Hafız Post’un eserlerinin bulunduğu el yazması Divan 1900’ün başında zengin bir koleksiyoncuda görülmüştü.. Koleksiyoncunun vefatından sonra kaybolan Divan, Murat Bardakçı tarafından satın alınarak kendi koleksiyonunda muhafaza edilmeye başlandı. Itrı’nin toplam 1000 tane eserinin sadece 40 tanesi günümüze kadar gelebilmişti. Eserlerinin kalan kısmının 2012 Uluslararası Itrı yılında sanatseverlerle buluşmasını diliyoruz…

ITRI GİBİ KALICI ESERLER YAPMAK İÇİN ITRIYI DİNLEMEK, ANLAMAK, ÖĞRENMEK VE UYGULAMAK LAZIM
UNESCO 2011 Yılını Evliya Celebi yılı ilan etmişti. Yıl boyunca bu Türk gezgini konusunda önemli bir etkinlik yapılamadı.. Neler yaptığı, niçin önemli olduğu anlatılamadı. 2012 Yılı Şair Nâbi ve Bestekar Itrî Anma Yılı ilan edildi. UNESCO 2013’ü 'Dünya Piri Reis' yılı ilan etti… 2012’de Şair Nabi ve Itrı için yapacak olduğumuz çalışmalar önümüzdeki yüzyıllar için ismi ve eserleri ile kalıcı olan yeni sanatçıların yetişmesine katkı sağlayacaktır.

Bu amaca yönelik bir dikkat çekmek için esas konum olmamasına rağmen Karadeniz kemençemle Itrı’nin Salât-ı Ümmiye’sini yorumluyorum… Bu konuda görev ve sorumluluk sahibi olanlar daha çok iş ve aktivite yapabilmesi dileklerimle..

Yakup Aksoy
Mantı Keyfi Kurucu Ortak-Kemençe Öğrencisi

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder